Tanrı’mıza Hamdolsun. Allah’ımıza Hamdolsun
Tanrı’mıza hamdolsun, Allah’ımıza hamdolsun
Tanrı’mıza hamdolsun, Allah’ımıza hamdolsun iki dilde söylenen bir duadır. Türkçe dilinde Tanrı, Arapça dilinde Allah ismiyle anılır. Türk ordusunda, yemek yemeye başlandığı zaman yapılan Tanrımıza hamdolsun duası AKP hükümetince değiştirilerek Arapçası olan Allah’ımıza hamdolsun olarak söylenmeye başlandı.
Türkiye Cumhuriyetini resmi dili Türkçedir. Türk dilinde Tanrı olarak ismi söylenen Yüce yaratıcı için yapılan duaların ve okunan Kuran’ın Türkçe okunması kadar normal ve doğal bir söylem olamaz. Biz ortak ana dili Türkçe dilinde konuşan yazan bir millet olarak Tanrı ismiyle yüce Tanrı’yı yazmaya söylemeye devam edeceğiz. Tabi ülkemizde konuşulan tüm ana diller ile yurttaşlarımızın dua ve dileklerini yerine getirmeleri ise diğer bir haktır
Saltanatçı din anlayışları tarafından Kuran ve duanın Arapça olarak okunması sanki Yüce Tanrı’nın emriymiş gibi öğretilmektetir. Türkçe okumayı dinin dışına çıkmak olarak yorumlayan çok sayıda ulema ve kişinin olması ise diğer bir dikkat edilmesi gereken husustur.
Onlardan bir zümre vardır, aslında Kitap’tan olmayan birşeyi siz Kitap’tan sanasınız diye, dillerini Kitap’la eğip bükerler. O, Allah katında olmadığı halde, “Bu, Allah katındandır.” derler. Bilip durdukları halde, Allah hakkında yalan söylerler. Ali İmran 78
Ahmet Yesevi’den başlayan, Hacıbektaş Veli, Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bayramı veli gibi İslam inancının hakikatin varmış ulu kişiler tekkelerinde Türkçe duaları tüm sevenleri ile birlikte yerine getirdiler. Mustafa Kemal Atatürk, insanın anladığı dilde Yüce Yaradan’a dua etmesinin ve anmasının bir kez daha kapısını açtı. Ezan’ın Türkçe okunması, Kuran’ın Türkçe meali, duaların Türkçe yerine getirilmesi bu adımların birer aşaması oldu.
Saltanatçı din anlayışları ise Kuran’ın anlaşılmasını ve İslam inancının ortaya çıkmasını istemiyorlardı. Onlar kendi gelenekçi ve uydurma hadislere dayanan din anlayışlarının sürmesini, böylece saltanatlarının devam etmesini istiyorlardı.
Saltanat sahipleri ulemayı kullanarak halkın anlamadığı dilde dua etmesini ve Kuranı ezberlemesini sağlayarak İslam’ın anlaşılmasının önüne geçtiler. Uydurma hadisleri ve kalıplaştırılmış gelenekleri din haline getirdiler.
Arapça konuşan kişiler dualarını zaten anladıkları dilde yerine getirdikleri için onlar açısından bir zorluk ve sorun bulunmuyor olmasına rağmen, diğer dillerde konuşan kişiler için anlaşılmayan bir inanç ve anlaşılmayan bir dil ile yüzyıllar boyunca halkın çoğunluğu hakikatten uzak yaşadılar.
Kur’an’ı, iyice okuyup düşünmüyorlar mı? Nisa-82
Anlayasınız diye
Kutsal kitaplar, indirilen milletin dili ile indirildi ve manası peygamberler tarafından insanlara anlatıldı. Adem kendi dili ile Tanrı!yı andı ve dua etti. Sonra Süleyman, Davul, İbrahim, Musa, İsa gibi tüm peygamberler kendi dilleri ile Yüce Tanrı’nın kelamını insanlara aktardılar.
Davut, Musa, İsa kendi dilleri ile kutsal bilgileri milletlerine tebliğ ettiler. Son peygamber Muhammed Mustafa yine içinde bulunduğu toplumun dili olan Arapça ile İslam inancını tebliğ etti ve tamamladı.
İçlerinde ümmî olanlar da vardır ki Kitap’ı bilmezler, sadece anlamını bilmeden okuyuşlar/hurafeler/hayal ve kuruntular bilirler….. Bakara-78
Bu Kur’an, âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye…Sad 29
Bu, bilen bir toplum için Arapça bir Kur’an olarak âyetleri genişçe açıklanmış bir kitaptır. Fussilet-3
Biz onu sana, aklınızı çalıştırasınız diye, Arapça bir Kur’an olarak indirdik. Yusuf-2
…Biz onu akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an yaptık. Zuhruf-3
…Artık O’na kulluk/ibadet edin. Düşünüp anlamıyor musunuz? Yunus-3
… düşünüp anlayabilsinler..isra-41
…Ki sözümü iyi anlasınlar.” Taha-28
…Eğer iyice anlayıp inanıyorsanız.”
Peki bunlar, Kur’an’ın anlamını inceden inceye düşünmüyorlar mı? Muhammed-24
…Gönül ve akıl sahiplerinden başkası gereğince düşünemez. Ali İmran 7
Zebur, İncil,Tevrat, Kuran dili farklı, manası ise aynıdır.
Her millet kutsal kitapları ve peygamberlerin öğretilerini kendi dilleri ile öğrenmeli, dualarını kendi dilleri ile yapmalıdır. Bu İslam inancının anlaşılması ve doğru uygulanması için şarttır. Bunun önündeki tek engel ise …”O kitap verilenlerin ayrılığa düşmesi ise sırf kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki ihtirastandır” Ali İmran-19
İnsanlar bir tek ümmetten başka değilken ihtilafa düştüler… Yunus-19
Ve Âdem’e isimlerin tümünü öğretti. Sonra onları meleklere göstererek şöyle buyurdu: “Hadi, haber verin bana şunların isimlerini, eğer doğru sözlüler iseniz.” Bakara -31 Bu isimler bir dili anlatmaz bir manayı anlatır. Bu manayi ise sadece hikmet verilenler anlar.
Her Millet Kendi Dili İle Çağırır
Alapça : Allah, Türkçe; Tanrı, Farça; Mevla İngilizce God : Almanca Gott, Ermenice; Poper; İbranice: Yehova olmak üzere Dünya yüzünde yaşayan yüzlerce dilde Yüce Tanrı ismi binlerce isim ile söylenmektedir.
Her insan inancında hürdür. Toplumsal kurallara saygılı olmak üzere, herkes kendi bildiği dilde ibadet etmesi inanç hürriyetidir. Dinde zorlama yoktur. Kişi bilmediği bir dilde duaya zorlanamaz. Kaldı ki kişi kendi bildiği dilde dahi zorla duaya zorlanamaz.
Dinde baskı-zorlama-tiksindirme yoktur…Bakara-265