Hacı Bektaş-ı Veli Şeytanı Hallerini Açıklar Bölümünden
Bu risale Hazreti Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli (Allah onun yüce sırlarını mukaddes kılsın)’nin şerefli makalatının Şeytanın halleri bölümüdür.
Nefis ise şeytanın vekilidir. Komutanları ise, kibir, haset, buhl (cimrilik), açgözlülük, öfke, kahkaha, ve maskaralıktır. Sözü geçen bu yedi fiil muhafızlardır. Bundan dolayı kalbin sağ tarafında yedi kale vardır. Her kalede bir muhafız görevlendirilmiştir. Her bir muhafızın yüz bin komutanı vardır. Şimdi haset ve cimrilik, dünyanı terk etmekle; bunların tamamı sabır etmekle imana gelir.
Ancak kibrin kaynağı şeytan, alçak gönüllülüğün ise Rahman’dır. O halde ne zamanki kibir gelse alçak gönüllülüğü ona havale eder. Ne zaman ki haset gelse, ilmi o’na havale eder. Cimriliğin aslı ise şeytandır. Cömertliğin aslı da Rahman’dır. Ne zamanki cimrilik gelse cimriliği ona havale etmek gerekir.
Cömertlik dört çeşittir.
İlki: Mal cömertliği zenginlerindir.
İkinci: Beden cömertliği gazilerindir.
Üçüncü: Can cömertliği aşıklarındır.
Dördüncü: Gönül cömertliği ariflerindir.
Şimdi asıl yapılması gereken, kişinin yönünü tanrı isteğine çevirmesidir. Zira edep dileyen korkuyu sever. Korku dileyen hata yapmaktan sakınmayı sever. Hata yapmaktan sakınmayı dileyen sabrı sever. Sabrı dileyen utanmayı sever. Utanmayı dileyen cömertliği sever. Cömertliği dileyen miskinliği sever. Miskinliği dileyen ilmi sever. İlmi dileyen marifeti sever. Marifeti dileyen canı sever. Canı dileyen aklı sever ve aklı dileyen yüce Allah’ı sever. Tanrı buyruğuna müjde on iki çeşit nesnedir. Bu on iki çeşit nesne birbirine vekildir. Ve bunlar iman kumandanının önderleridir. Şimdi çok sakınmak gerekir ki eğer bu on iki türlü nesnenin birisi eksim olsa iman doğru olmaz. O halde en üst makam bunlardır. Bunları korumayan Tanrıdan uzak olur ve bilmekten dahi uzak olur. Allah’ın cemalini görmekten mahrum kalır.
Maskaralığı dileyen gülmeyi sever. Gülmeyi dileyen çekiştirmeyi sever. Çekiştirmeyi dileyen öfkeyi diler. Öfkeyi dileyen açgözlülüğü sever. Açgözlülüğü dileyen kıskançlığı sever. Kıskançlığı dileyen hased etmeyi diler. Haset etmeyi dileyen büyüklenmeyi sever. Büyüklenmeyi dileyen vücudunu sever. Vucudunu dileyen nefsin istek ve hevesini sever. Nefsin istek ve arzularını dileyen nesini sever. Nefsini dileyen şeytanı sever ve şeytanı dileyen Yüce Allah’ı sevmez.
Zira zikredilen bu on iki fiil, işte bunlar birbirine vekildir. Bu on iki fiile de şeytan vekildir. Ne zaman ki bu on iki fiil yıkılıp yerine iyi on iki nesne yapılmayınca kul olduğunu söyleyen kimseye Allah’tan yana yol yoktur. Çünkü bu on iki türlü fiil hem marifetin hem de imanların düşmanlarıdır. Akıl kumandanının Şeytan kumandanını yendiği bunlarla bilinir. Bu nesnenin belirtisi odur ki, can ruhani işreti sever. Ruhani işretin alameti serbest olmaktır.
Noksan sıfatlardan beri olan Yüce Tanrı buyurur ki : “Üç kişi üç nesneye dayandı. Benlik davası güttü, sonunda helak oldu.”
Birinci; Şeytan –Lanet ona- ateşe “ dostum” dedi. “Allah katında zorlama yoktur;” dostu dosttan ayırmaz. Sonunda Şeytanı ateşte yaktı.
Yüce Allah şöyle buyurdu.
“….gözlerinizin önünde firavunu suda boğmuştuk.” Bakara-156
İkincisi; Karun malına dayandı. Sonuç: Malıyla birlikte helak oldu.
Üçüncüsü; Muhammed Mustafa Tanrı dostluğuna dayandı. Öyle onunca Yüce Allah “Dostu dostundan ayırmayalım” diye buyurdu.
Yüce Allah şöyle buyurdu:”…onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allaha olan sevgileri ise (onlarkinden) çok daha fazladır. Bakara-157
Sonra yüce Allah, lütuf ve kereminden buyurdu ki; “ben sizinleyim; bana şükredin.” Nitekim bir ayette yüce Allah şöyle buyurdu. ”Eğer şükrederseniz size (nimetimi) artıracağım.” İbrahim 158
Allah teala bir başka ayette şöyle buyurdu.”…güzel davrananları da daha güzeliyle.” Necm 159 Bir başka ayette de şöyle buyurur: ”…Kim rabbine kavuşmayı umarsa bir amel-i salih işlesin ve rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın.” Keyf-160
Sonra İnsanın kendisini bilmesi gerekir. Kendisini bilmesinin hatırlamasının sebebi şudur. Bir kimse Rahman işe Şeytan farkını bilmezse, kendisini de bilmez. Şimdi her kim bu sözleri anlarsa, kendisini dahi bilmiş olur. Ne maman ki kişi kendini bilirse aşk gelip Allah’tan yana çağırır. Bu hususta ne kadar nasibi var ise o kadar ilerler.
Şimdi kim bu sözleri anlamadı, kendini dahi bilmedi. Her ne kadar insan suretinde olsa da insan mertebesinde değildir. Henüz endişeleri ve malları çokluğu içinde boğulmuşlardır. Hayvanlar gibidirler. Lakin bu konuda tasarruf sahipleri de vardır ki onlar bilirler. Yetmiş yıldır yaptığımız dedi kodu bir saat münacat ile eşit geldi. Zira halkın dedi kodu etmesi şüpheden ileri gelir.
Zahidin ibadeti, aslını bilmeden iş yapmasıdır. Arifin tefekkürü, Allah’ın ilahi sanatına bakarak iş yapmasıdır. Muhibin yalvarıp yakarması ise, sevgiyle muamele etmesidir. Ancak bütün bunları yaparken tamahkarlık kişiyi kendi haline bırakmaz. Öyle olunca kişinin daima gönül şehrini arayıp gafil olmaması gerekir.
Aklın üç koruması vardır. Riya ile tamahı gönül şehrinden çıkarırlar. Aklın birinci koruması sabırdır. Aklın ikinci koruması utanmaktır. Aklın üçüncü koruması kanaattir. İşte şeytan bu üç korumadan korkar ve mağlup olduğu da bunlarla bilinir. Bunlar çok ulu kimselerdir ve aklın askerleridir. Bu insanların makamı üçtür. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Göklerdeki ve yerdeki her şeyi Allah’ın bildiğini görmüyormusun? Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlak O’dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde, altıncısı mutlaka O’dur. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar, mutlaka O, onlarla beraberdir. Mücadele-161
Ancak her kişi insan kabul edilmez. Her ne kadar görünüş olarak insan olsalar da, onlar hayvanlardan daha aşağıdırlar. Bunlar hased edip kendisini bilmeyenlerdir. Nitekim Hz. Peygamber hadisinde buyurur.
“Nefsini bilen, rabbini bilir”. Şu kadarki, abidlerin, zahidlerin ve ariflerin ibadetleri ve durumları her biri katında uygun olmaz. Zira abidler, ziahidler ve arifler dünyalık beklentisi olan topluluklardır, anacak muhipler ise mana kavimleridir. O halde ey azizim! Muhip olanların hallerini şerh etmek çok uzun iştir ve çeşitlidir; fakat akıl ermez, gönül tatmin olmaz ve insanın sureti bunları kavramaz. Bu konuda bu kadar söz yeter. Burada biz bu kadarını hatırlatmış olduk; kalanının ne olduğunu ancak Allah bilir.
Hacı Bektaş-ı Veli Makalat isimli eserinde bulunan Şeytanı Hallerini Açıklar bölümünden.
cemhaber
yayın tarihi: 13.02.2018
Eyvallah. Aşk ehli, ahlak ehli birdir. Müminler birbirlerinin aynasıdır…
Moral fm’de dinledim burada yazılan güzel nasihatleri. Rabbim anlayıp, amel eden kullarından eylesin; hem Alevi kardeşlerimizi hem de biz Sunnileri. Böyle güzel eseri bizlere duyurmamış olan Alevi kardeşlerimde vebal olduğunu düşünmekteyim. Hacı Bektaş Veli hazretlerini yeterince araştırmayıp bu esere ulaşmadığım için de utanç duymaktayım. Sitenize teşekkür ederim. Selam ve dua ile…