Atatürk dönemi bir hutbe
Hutbeler İslam’ın doğru öğrenilmesi için hazılandı
Atatürk geçek islam inancının öğrenilmesi için kurduğu Diyanet İşleri reisliğine hazırlattığı bir çok hutbe bulunmaktadır. Bunlardan biri
Yeni Mesaj gazetesi yazarı Muharrem Bayraktar tarafından köşesinde yayınladı. Bu yazı bir çok medya kuruluşu tarafından da paylaşıldı.
Emine Şeyma Usta tarafından bu hutbeler bir kitap haline getirildi. Bu hutbeler ile ilgili detaylı bilgi bu eserde okunabilir.
Kuran ve islam konusunda gerçek biliglere sahip olan Atatürk; Hacı Bektaş-ı Veli, Hacı Bayram-ı Veli, Mevlana gibi Hz. Muhammed ve onun Ehlibeyti yolundan gelen velilere bağlı bir bir mümindi. İslam inancının menfaat aracı olmasını önlemek için yaptığı çalışmalara örnek olan hutbe söyledir.
Atatürk Dönemi hutbeleri
“Aziz cemaat!
Allah-u Teala Yüce Kuran’da şöyle buyuruyor.
‘Gerçekten Allah size, EMANETİ EHİL OLANLARA VERMENİZİ ve İNSANLAR ARASINDA HÜKMETTİĞİNİZ ZAMAN ADALETLE HÜKMETMENİZİ EMRERDER. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitici, her şeyi görücüdür.’ (Nisa, 55)
Ayetin emanet ve adalete riayet emri ebedi ve genel bir düstur olmakla beraber güzel bir geliş sebebi vardır: Hz. Peygamber (s.a.v) Mekke’yi fethedince Kâbe’ye bakar. Osman b. Talha, kapıyı kilitlemiş, Kâbe’nin üzerine çıkmış ve anahtarı vermeyi reddederek, ‘Senin peygamber olduğunu bilseydim onu verirdim’ demişti. Hz. Ali anahtarı zorla ondan aldı, kapıyı açtı.
Hz. Peygamber içeri girerek iki rekât namaz kıldı, çıkınca amcası Abbas, anahtarı ve şerefli bir görev olan bakıcılığı kendisine vermesini istedi, işte bu münasebetle yukarıdaki ayet nazil oldu. Efendimiz Hz. Ali’ye anahtarı eski vazifeliye vermesini ve ondan özür dilemesini emretti. Bu olay Osman b. Talha’nın da Müslüman olmasına sebep teşkil etmiştir.
Ey cemaat-i Müslimin!
Cenab-ı Hakk, Kuran- Kerim’inde buyuruyor ki;
‘EMANETLERİ EHLİNE VERİNİZ, EMANETE HIYANET ETMEYİNİZ. Bir de insanlar arasında hükmettiğinizde, adaletle, Allah’tan korkarak hükmediniz.’
Evet, Allah-u Teala; ‘Emanetleri ehline veriniz’ buyuruyor. Öyleyse kendisine bırakılan bir emanete hıyanet etmemek, bir kimsenin hakkını aramak, sonra BİR VAZİFEYİ ADAMINA VERMEK, kendisine emanet dilen bir görevi hakkıyla yerine getirmek her Müslüman için dini bir borçtur. Sonra bütün işlerde adaleti gözetmek, haklıyı haksızı iyice ayırt etmek bir vazifedir. Allah-u Teala bu şekilde emrediyor.
Bu iki emre uymak, BİR MİLLETİN SELAMETİ İÇİN MUTLAKA GEREKLİDİR. Çünkü fertlerin hukuku adalet ile, toplumun menfaati ise vazifeleri ehline vermekle gerçekleşir.
Birinin bize emaneten bıraktığı şeyi muhafaza edip gerektiğinde kendisine vermek üzerimize borçtur. Bunu yapmamak emanete hıyanettir.
EMANETE HIYANET EDENİN İMANI NOKSANDIR. MİLLETE AİT İŞLER DE BİR EMANETTİR.
Onları ehline vermemek bir hıyanettir. Üzerine aldığı bir görevi hakkıyla yerine getirmemek, hile yollarına sapmak, işe önem vermemek emanete hıyanettir.
Allah’ın bu iki emrini tanımayan bir millet, mümkün değil yaşayamaz. Hangi türden olursa olsun EMANETE HIYANET, TOPLUMU ALT ÜST EDECEK KADAR BÜYÜK KÖTÜLÜKLER MEYDANA GETİRİR.
Peygamberimiz buyuruyorlar ki, “Emanete zarar gelince kıyameti bekleyiniz. İşler ehli olmayan kimselere verildiği zaman artık kıyameti gözleyiniz.”
Bu hadisi- şerifin anlamından anlıyoruz ki, bir memlekette emanete riayet edilmez, vazifeye önem verilmezse, o memleketin nizamı ve intizamı bozulur, her şeyi altüst olur.
Ey cemaat-i Müslimin!
Allah’ın ve Peygamberin emirlerine daima iyi bir şekilde kulak veriniz, Onların dışına çıkmamaya çalışınız ki, dünyada ve ahirette kurtuluşa eresiniz.”