Baltası gedik Mahmut Dede ve Yel Değirmeni Elmalı Antalya
Baltası gedik Mahmut Baba Kimdir?
Baltası gedik Mahmut Baba, 1300’lü yıllarda yaşamış Anadolu erenlerinden Abdal Musa Hazretlerinin oduncusu, bir rivayete göre de kardeşidir. Türbesi, Abdal Musa hazretlerinin isteğiyle dergahını kurduğu Elmalı’nın kuzey doğusundaki tepededir. Günümüzdeki türbe sekizgen bir yapıda olup, bir kenarının uzunluğu 2,6 metredir. Duvar yüksekliği ise 3,5 metredir. Onaltıgen bir piramit çatısı olup 3,5 metre yüksekliğindedir. Daha önceleri 1970’li yıllarda, yörede bulunan kırmızı yuvarlak taşlardan yapılmış tek katlı dört taş duvar şeklindeydi. 1980’li yıllarda bir hayırsever tarafından türbe yeniden saçtan piramit çatılı olarak, taştan tek kat olarak yapılmıştır. Türbenin bu günkü yapısı ise 2000 yıllarında yapılmıştır.
Bugün türbenin yanındaki ağaçlık alanı gezdiğimizde yaşlı meşe ağacının 20-30 adım güney batısında şadırvanın yıkıntılarından kalan taşları, kocamış dut ağacının hemen kuzey yanında ise aş evinin temelinden kalan son taşları görebiliriz.
Baltası gedik Mahmut Dede dergahı
Baltası gedik Mahmut Baba buraya dergahını kurarken veya kurduktan sonra su ihtiyacı için; türbeden batıya doğru 300-400 metre ileride Arılıtaş dediğimiz yerin hemen önünü kazıp, buradaki suyu yassı taşlarla ve horasan harcıyla yaptığı su yoluyla dergaha getirmiştir. Bu su ile hem dergahın ihtiyacı karşılanmış, hem de dergahın çevrili olduğu alanın içine pek çok ağaç dikilip yetiştirilmiştir. 1970’li yıllarda Arılıtaşın önündeki yamacın her tarafından sular çıkardı. Biz, Mahmut Babanın suyu en yüksekteki kaynaktan götürmesini, su kaynağının dergahla aynı seviyede olması şeklinde yorumlamıştık. Oysa Karagöl kuruyup taban suları çekilince gördük ki, yamaçtaki bütün kaynaklar kurumuş ama en yüksekte Mahmut Babanın dergaha su götürdüğü kaynak çekilmemişti. Mahmut Babanın suyu en yüksekteki kaynaktan götürmesinin hikmetini zaman bize göstermişti. Bu kaynağı bugün bile yerinde görebiliriz.
Baltası gedikteki çeşmelerde zaman içinde değişime uğramışlardır. Eskiden nasıl bir çeşme olduğu bilinmemekle beraber 1950’li yıllarda dergahın güneyinde, taş duvara bitişik betondan teknesi ve bir parmak demir borudan oluğu olan çeşme bulunmaktaydı. Bu çeşmeye su demir borularla getirilmişti. Dergahın içindeki toprak sürüldüğüne ise daha önceki dönemdeki çeşmelere su getirilen kilden yapılmış büzler ortaya çıkıyordu. Buda bize suyu çeşmeye akıtmak için zaman içinde değişik malzemeler kullanıldığını gösteriyor. Yöredeki çobanların davar sulamak için toplandıkları bu suyun başı, önceki teknenin ihtiyaca cevap vermemesinden 1980’lı yıllarda çeşme, eski çeşmenin karşısına iki havuzlu olarak yapıldı. Demir boruların çabuk çürümesi ve sık sık delinmesi nedeniyle bu defa plastik borular döşenmiştir. Bu çeşme Yaka Mahallesi hayırseverleri tarafından yaptırılmıştır. 1990’li yıllarda bu çeşmeye Finikeli bir hayır sever tarafından mermer kaplama yapılmıştır. 2000’li yıllarda Elmalı’lı hayırsever bir işadamı tarafından eski çeşme yıkılmadan bu günkü yerine yeni bir çeşme yapılmıştır. Bu çeşmeler zaman içerisinde ihtiyacı karşılamalarına rağmen, herhangi bir mimari özelliği bulunmamaktadır. Ancak buraya, türbenin manevi havasına özgü mimari bir çeşme yapılması gerektiği kanaatindeyim.
Dergahın içerisinde 1970’li yıllarda yaz elması, şeker armudu, yeşil armut, karyağdı armudu, iğde, dut, kayısı, zerdali, meşe ve değişik cinslerde badem ağaçları ile çeşitli türlerde üzümleri olan asmalar vardı. Dergah kapanmadan önce dervişler tarafından yetiştirilen bu ağaçların meyvelerinden gelen geçen yerdi. Ancak bugün ağaçların bakımsızlığı ve yaşlanması nedeniyle çoğu kurumuş ve yok olmuştur. Kalan ağaçlarda son zamanlarını yaşamaktadır. Ancak bugün bütün görkemiyle ayakta olan meşe ağacının, koruma altına alınması kanısındayım. Dergahın dışında ise, bu gün rahmetli olmuş iki hayırsever tarafından çeşmenin suyunun aktığı yere dikilen söğüt, kavak, çınar gibi ağaçlar buranın yeşillenmesini sağlamıştır.
Mahmut Babanın dergahındaki dervişlerin evleri Abdallar mevkisindeydi. Abdallar’a, meşe ağacının yanından batıya devam eden yoldan 500-600 metre yürüyerek ulaşılır. Mahmut Baba Arılı taşın önündeki suyu ikiye bölmüş, bir yarısını dergaha, bir yarısını da dervişlerin evlerinin bulunduğu Abdallar’a akıtmıştır. Abdallar’a suyu götürdüğü; yassı taşlar ve horasan harcıyla yapılmış su yolu, bugün yamaçtaki toprağın kaymasıyla açığa çıkmış, görülebilmektedir. Buradaki çeşmeye de Abdallar çeşmesi denir. Bu çeşmenin önünde bir taş yalak bulunuyordu. Ancak bu taş yalak daha sonra kaybolmuştur. Abdallardaki dervişlerin evlerinden günümüze sadece temellerindeki taşlar kalmıştır. Bu dervişlerin evli mi, yoksa mücerret mi olduğu hakkında günümüze ulaşmış bir bilgi yoktur. Abdallar ile dergah arasındaki yamaçta ise dervişler tarafından yetiştirilmiş olan üzüm bağları ile elma, armut, çıtlık, badem ve karaağaç gibi ağaçlarının olduğu Yaka Mahallesindeki yaşlıları tarafından bana 1970’li yıllarda aktarılmıştı. Yine bu bağların içinde taştan büyükçe bir dibek bulunmaktaydı. Herhalde dergahın ihtiyacı olan bulgur, keşkek ya da kırmızı biber gibi ürünleri dövmek için kullanılıyordu. Bu dibek bugün Yaka Mahallesinde meydandaki çeşmenin yanındadır
Mahmut Babanın dergahında bir de mezarlık bulunmaktadır. Bu mezarlık, suyun çıktığı Arılı taşın hemen yan tarafındadır. Ancak suyun çıktığı gözden hem yukarıda hem de 60-70 metre doğuda kalır. Burada sayısını tam bilmemekle birlikte epey mezar vardı. Bugün üzülerek görüyorum ki, bu mezarlar bazı define avcıları tarafından talan edilmektedir. Ayrıca Mahmut Baban türbesinin giriş basamaklarının olduğu yerde Çuldum Puldum isimli derviş ile iki dervişin mezarı daha vardı. Bu mezarlar 2000 yılında türbenin restorasyonu sırasında buradan kaldırılmıştır. Hemen türbenin 10 metre batısında, çakıllı alanın altında kalan sıralı derviş mezarları vardı. Türbenin restorasyonu esnasında bu mezarlarda düzlenerek üzerine çakıl serilmiştir.
Yel Değirmeni
Dergah hakkında ayrıntılı bilgi verdikten sonra gelelim Yel değirmenine. Dergahta dervişlerin bütün ihtiyaçları görecek düzen kurulduğuna göre, un ihtiyacı içinde değirmene ihtiyaç vardı. 13. Yüzyılda Elmalının nasıl bir yerleşim yeri olduğunu bilmesek de, Pınar başından çıkan suyun Elmalının içinden baş aşağı aktığını, insanların su ihtiyacını buradan karşıladığını ve bu suyun önüne kurulu değirmenler olduğunu düşünebiliriz. Daha 45-50 yıl öncesinde Pınarbaşı’ndan aşağı suyun aktığı güzergahta hemen altında iki değirmen, Bahçeli caminin hemen doğusunda bir değirmen vardı. Görüldüğü gibi değirmenler hep suyun aktığı güzergahtaydı.
Mahmut Babanın dergahının olduğu yerde değirmen kuracak bir akarsu yoktu. Tek çare eşeklere ya da arabalara yüklenmiş buğdayları Elmalı’dan öğütüp gelmekti. Ama dergahtan kimin dikkatini çektiyse, kimin aklına geldiyse, bu günkü türbenin 50-60 metre güneyindeki tepenin yeli, rüzgarı kuvvetli olduğundan buraya bir yel değirmeni yapılmıştır. Bu tepeye, Yaka Mahallesi sakinleri YELLİ BELEN adını vermişlerdir. Burayı ekip biçen çiftçi, biçtiği ekinlerin yerde durmadığını, rüzgarın alıp savurduğundan şikayetçidir. Yani adını hak eden bir tepe olduğunu göstermiş…
Dergahların kapatılmasından sonra, değirmende kendi haline bırakılmış ve define avcılarının talanına uğramıştır. Çocukluğumda iki kişi değirmenin yerini kazarken bende onları izliyordum. Aralarında: “değirmencinin altın çaydanlığını bulsak zengin oluruz.” diye konuşuyorlardı. Çocuk aklımla, değirmencinin altın çaydanlığı olsa burada değirmencilik mi yapar? diye düşünmüştüm.
Günümüzde değirmenin yerinde sadece yıkıntılardan kalan taşlar vardır. Burada değirmen olduğunun kanıtını bu günlere ulaştıran tek şey değirmenin yarım taşıdır. O taşta tepeden aşağıya yuvarlanmış, Gökpınar’a giden yolun kenarındayken yol çalışması sırasında greydercinin bıçağına takılıp yolun altına çalıların arasına gizlenmiştir. Sanki itilip kakılmaktan bıkıp saklanmış gibi durmaktadır.
Tüm tarihi değerlerimizi bakıp onardığımız gibi; bu yel değirmeni de minyatür olarak yerine yapılıp, bugüne ulaşan yarım değirmen taşı da yanına konulabilir. Yel değirmeninin, buraya Mahmut Babayı ziyarete gelenler için güzel bir uğrak yeri olacağı ve Elmalı’nın kültür değerlerine katkıda bulunacağı kanaatindeyim.
Yusuf KIRÇAN-18.07.2020
https://www.facebook.com/269143536538957/posts/3549608281825783/
Yusuf KIRÇAN beyin son notu: Bu yazıyı hazırlarken Nezihe Arazın ANADOLU EVLİYALARI kitabından, Tekke köylülerinden ve Elmalı Yaka mahallasi yaşlılarından derlediğim bilgilerden faydalandım.
cemhaber olarak Yusuf KIRÇAN beye teşekkürler sunuyoruz.
Cemhaber.com
29.04.2022