Dersim Mebusu’nun Oğlu Cemal Saltık Röportajı
CEMAL SALTIK: “GAZETECİNİN BAĞLI OLDUĞU RENKLER,İÇİNDEDİR…
Dedesi Birinci Meclis de Dersim Mebusu, kurtuluş savaşı sırasında doğmuş, adını Atatürk koymuş, meslek yaşamında İsmet Paşa ile iyi bir dostluk kurmuş, Futbol federasyonu başkanlığı da yapmış, Spor Yazarları derneğini de beş arkadaşı ile Ankara’da kuran Cemal Saltık hep spor yazarı olarak kalmayı başarmış. Mesleği ustalarından öğrenen birçok da gazeteci yetiştiren Saltık ile anılarına bir yolculuk yaptık.
Kurtuluş Savaşının en hareketli günleridir. Ankara da Büyük Millet Meclisi, çalışmaları sırasında Polatlıya kadar gelen düşmanın top sesleri ile yankılanmaktadır. Mebuslar Ankara’yı terk etmemekte kararlıdır ama her türlü önlem de alınmaktadır. Atatürk, Dersim Mebusu Zeki Beyi Kayseri’de araştırma yapmak üzere görevlendirir. Düşmanın ilerlemesi durdurulup, zafere giden başarıların art arda gelmeye başladığı günlerde, Mustafa Zeki Bey de Atatürk’e bir müjde veriri, torunu olmuştur ve ismini koymasını ister. Atatürk, Mehmet Cemalettin olacak der. Çünkü Mustafa Zeki Bey, Hacı Bektaşi Veli Dergahı müritlerinden olan Cemalettin efendiyi gördüğü rüyasını Atatürk’e anlatmıştır. 23 Nisan 1920 de doğan bebeğe Mehmet Cemalettin adı konulur, meslek yaşamında o, Cemal Saltık olarak bilinecektir.
Cumhuriyetin ilanından sonra Mustafa Zeki Bey binbaşı rütbesi ile önce Boyabat, kısa bir süre sonra da Trabzon’a atanır. Dede, iki torununu da alarak bu görevlere gider.
Cemal Saltık ilkokula Trabzon da başlar, daha sonra Ankara’ya dönerler.
Altındağ’ın Atıfbey Mahallesindeki iki katlı eve yerleşirler, Cemal Saltık’da İsmet Paşa İlkokuluna kaydolur. O günlerden hatırladığı anılarının başında, Sarıkışla da görevli dedesinin atı ile işe gidiş gelişi ve tüm Ankara’nın Ulus semti çevresinden oluşu.
KIZILAY KURULUYOR
Ankara’nın bu günkü Kızılay semtinin bataklık olduğunu söyleyen Cemal Saltık şöyle konuşuyor.
“ Cumhuriyetin ilk yıllarında Ankara gelişiyor fakat önce Ulus ve çevresi, çünkü merkez orası. Kızılay bataklık diye anlatılıyor. Fakat buralardan arazi alınmaya başlanılmış. Atatürk bir gün dedeme ‘sen de arsa al buralar gelişecek’ diyor, dedemde ‘ oralar bataklık’ cevabını veriyor, o bataklık şimdi, Yenişehir ve Kızılay “…
Kurtuluş ortaokulu ardından o zamanki adı Taşmektep olan Atatürk lisesine geçiyor, lise yılları Cemal Saltık’ın sporla tanışmasını sağlıyor. Öncelikli merakı, atletizm.100 ve 200 metrelerde hem okul hem de Ankara rekorları yapıyor. Ama arkadaş grubu ile de futbol oynuyor. Bu günkü Ziraat Fakültesi yanındaki yeşil alanda, mahallede kurdukları Zafer Spor ile iyi sonuçlara imza atıyorlar.
PTT DE MEMURİYET
Cemal Saltık lise son sınıfta çalışma hayatına geçiyor,1948 yılında önce PTT de başlayan memuriyetini, birkaç ay sonra da Belediye Özel Kalem müdürlüğünde sürdürüyor. Saltık aynı yıl gazeteciliğe geçişini de şöyle anlatıyor.
“ Ankara’da basının merkezi Rüzgarlı Sokak, çeşitli gazeteler var. Bir de İstanbul gazeteleri var tabi, gecikmeli de olsa bunlar da geliyor başkente, onların da muhabirleri var. Fakat kadrolaşma bu günkü gibi değil. Gazetecilerin çoğunun başka işleri var, hobi gibi bu işi yapıyorlar. Belediye müfettişi Ferit Karslı Bey de Ulus Gazetesinin spor sayfasını yönetiyor. Sayfa dediysem bu günkü gibi değil, haftanın belirli günlerinde, dörtte bir sayfa… İlgimi bildiği için beni yanına aldı. Bir süre birlikte çalıştık, daha sonra da sen devam et dedi ve işi bana bıraktı.
Meslekte ilk hocam oldu, ondan çok şey öğrendim. Daha sonra Yazı işleri müdürüm Cemal Sağlam, Nihat Subaşı, Münir Berki’nin de desteğini gördüm hepsine ve çok şey borçluyum.
Ulus Gazetesinde spor haberleri müdürü olarak, tabiî ki tam sayfaya çıktık, servis şeklini aldık, kapanana kadar bu görevde çalıştım.
O günlerde sıkışık zamanlar olunca başka işlere de giderdik. Hatta bir keresinde yazı işleri müdürü Ülkü Arman bana İsmet Paşa ile ilgili bir görev verdi. Ben anlamam dediysem de dinletemedim, sen yaparsın diyor, başka bir şey demiyordu. Paşa Polatlıya bir toplantıya gidecekti, sabah evinden çıktı beni gördü ve ‘ne o maça mı gidiyoruz’ demişti. Haber yayınlandıktan sonra İsmet Paşa bana ‘sen bırak sporu parlamentoya geç’ bile dedi.
Ulus Gazetesinde; Doğan Kasaroğlu, Altan Öymen, Beyhan Cenkçi, Cemalettin Ünlü, Ülkü Arman ve şu anda hatırlayamadığım varsa beni bağışlasınlar birçok arkadaşım ile çalıştık, kapandıktan sonra bir süre Akis Dergisinde görev yaptım, ayda bir yazı hem beni hem dergiyi tatmin etmiyordu. Ulus binasının karşısına Yaşar Aysev Barış Gazetesini kurdu, birkaç yıl da orada devam ettim. Ondan sonraki yıllarda çeşitli gazetelerde kısa süreli parça başı işler oldu.
Daha sonra Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüğü yaptım ama bu görev fahri idi, vekaleten yaptım. Maç günleri seyirci hasılatından çalışanlara bir ücret verilirdi, bana da Stat Amiri olarak ufak bir ücret ödenirdi. Spor Toto kuruluşunda dört yıl Yönetim Kurulu üyesi olarak çalıştım. Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Yüksel Çakmur’a danışmanlık yaptım. Bir dönem de Futbol Federasyonu Başkanlığım var”.
HER ŞEY SPOR İÇİN
Cemal Saltık’ın kamu veya özel sektördeki çalışmalarında değişmeyen tek şey, spor. Sporu sadece futbol olarak görmeyen, Ulus Gazetesinde de iki muhabiri ile ilk spor servisini oluşturan Saltık, mesleki örgütlenmeyi de başlatanlardan. Spor Yazarları derneğinin ilk olarak Ankara da kuruluşunun öyküsü de şöyle.
“ Spor yazarlarını bir araya getirmemiz gerekiyordu. Bu hem yurt içi hem de yurt dışı organizasyonlar konusunda önemli idi. 1950 lerde dernek olmaya karar verdik. Beş kişiydik, Ben, Ali Abalı ve İlhami Tansel’i hatırlıyorum şimdi, ama beş kişiydik… Ankaralı işadamı Halil Naci Mıhçıoğlu’da bize destek verdi, onun Anafartalar Caddesindeki iş hanının kapıcı dairesini adres olarak gösterdik ve kuruluş tamamladık. Daha sonra açılan Atatürk Spor Salonunun şeref tribünü altında, yan sahalara bakan bir oda bize verildi. Bir süre sonra da Stadyum içindeki şimdiki yere geçtik. O binalar böyle değildi tabi. Herkes bir şeyler yaptı ama en büyüğünü merhum Erol Yaşar yaptı. Bu günkü binalarda çok emeği var, unutmak nankörlük olur.
Sonra ki yıllarda İstanbul’dan, Nemci Tanyolaç Ankara’ya çok geldi gitti. Basının merkezi İstanbul oldu, siz şube olun, biz Genel Merkez olalım dedi, Ankara’ya özel bir de statü uygulandı, biz de kabul ettik”.
Cemal Saltık, Futbol Federasyonu Başkanlığı sırasında yaşadığı Malta galibiyetini de şöyle Anlatıyor:
“Malta’da milli maçımız var, teknik yönetmen Sabri Kiraz, hem doktorumuz hem de yönetim kurulu üyemiz İbrahim Ceyhan da kafilede, gittik. Şimdiki statları çim fakat tribünleri inşa halinde, bize toprak bir saha gösterdiler. Hem toprak hem de çakıl dökülmüş, yürümenin bile zor olduğu bir sahada maça çıktık. Hakemin düdüğü ile çirkin bir tezahürat da başladı. Biz bir gol attık, seyirci iyice coştu, sahaya taş falan da atılıyor, onlar da bir gol attı, ortalık biraz duruldu.Sahanın kenarında bayrak direkleri var önünde de hurda bir minibüs duruyor, ‘bu ne?’ dedim, ‘bozuk’ dediler.
İlk yarı bitti, soyunma odasına giden arkadaşlar taşlanıyor, ben gitmiyorum. ‘yürü öleceksin’ diyorlar, ‘siz gidin’ dedim. Ben sahada bekliyorum. Beni fark etmediler her halde, birisi minibüsü kullanarak bayrak direğine ulaştı ve bayrağımızı yırtarak alıp, altına attı.
Gittim parçalanmış bayrağı alırken beni gördüler ve taşlar yağmaya başladı ama bayrağı kaptığım gibi soyunma odasına getirdim ve duvara astım.Herkes perişan. Sahaya çıktık, saldırı devam ediyor. Devrenin ortaları, bir ceza vuruşu kazandık, çizginin bir metre dışı, takım kaptanı Mustafa Denizli atacak. Sabri Kiraz ona taktik vermeye çalışıyor. Denizli bize döndü ve ‘merak etme hocam atacağım yeri biliyorum’ diyerek vurdu. Top kalecinin üzerinden geçti ve gol oldu. Seyirci iyice coştu ama artık atılan taşlar bizi acıtmıyordu. Asker, polis onlarca eskort eşliğinde otele geldik, burada da çalışanlar yüzümüze bakmıyor, su bile vermiyorlardı”.
GENÇLER KULAK VERİN
Cumhuriyet ile dünyaya gelen, gelişimini yakından izleyen, gazeteci olarak birçok olaya tanıklık eden Cemal Saltık’tan genç gazetecilere öğüt istedik. O, önce tüm gençlere dedi ve konuştu.
“Gençler, çocuklar çabuk kanar inanırlar, maddi imkanlar göz kamaştırıcı olur. Tüm gençler bizim insanımız, insanın insana kıyması dinimizde de büyük günah. Anarşiye hiç karışmayın. Ancak cahil insan ülkesine zarar verir.
Genç meslektaşlarıma;
Bir defa yüzde yüz tarafsız ve dürüst olunuz. Sempati duyduğunuz renkleri içinize gömünüz. Gazetecinin bağlı olduğu renkler içindedir. Bu meslekte kaleminizi, kulübü düşünerek kullanmayınız. Doğru neyse o.
Bu gün geldiğimiz noktada tarafsız spor basınına çok ihtiyaç var. ‘Bu gün bu maçı izlerim, yarın öbür maçı’ demeye çalışınız… Çevremizde ‘Ben seyirci olarak ne okuyacağım? Maç okumaktan tiksiniyorum’ diyenlerin sayısı çok arttı.
Gönüllerde bir şey olur, söküp atamazsınız ama yayıncılıkta tarafsız olmak zorundasınız, o orada kalmalı. Hıncal Uluç kimi zaman Galatasaray’a da taş atıyor ama ben onu Fenerbahçeli olarak kabul edebilir miyim? Kulüp muhabirliği sonradan icat oldu, 1970 lerde başladı, şimdi zirvede”…
Cemal Saltık iki haberi ile de yılın gazetecisi ödülünü kazanmış. Birisi sonu çok sayıda ölümle biten ‘Kayseri Stadyumu’ ile ilgili uyarı haberi. Saltık, burası facia yol açacak demiş dinletememiş, sonuç; 48 ölü. Diğeri de ‘Unutulmayanlar’ isimli ünlü sporcuları konu alan yazı dizisi.
Cemal Saltık; Arman Talay, Nahit Duru, Yavuz Donat, Mustafa Kaya ve oğlu Cenan Saltık’ı mesleğe kazandırmakla mutlu, bir de kapısını çalmamızdan. “Önce benim camiada unutulmadığımı hatırlattınız, çok mutlu oldum teşekkür ederim, meslektaşlarıma sevgilerimi gönderiyorum” diyor.
Kaynak : http://www.24saatgazetesi.com/cemal-saltik-gazetecinin-bagli-oldugu-renklericindedir/