Haram Aylar, Dört Aylar, Üç Aylar Değil
İÇİNDEKİLER
Dört Aylar nasıl Üç Aylar oldu?
Haram aylar; çatışmanın, kan dökmenin, yağmalamanın, savaşın yasak olduğu aylardır. Sana haram ayı, onda savaşmayı soruyorlar. De ki: “O ayda savaş büyük bir günahtır…Bakra-217 Allah katında haram ay sayısı on İki’dir. …Allah katında ayların sayısı on iki’dir…Tevbe-37
Dört haram ay Hz. İbrahim zamanında kabileler arasında yemin edilerek kabul edilmiştir. … Bunlardan dördü haram aylardır…. Tevbe-38 Dört haram ay Mekke çevresinde yaşayan Arapların geleneğidir. İsevi, Musevi ve diğer topluluklarda dört haram ay geleneği yoktur. Yüce Tanrı’ya ahitte bulunulan dört haram ay geleneği uyulmasında sorunlar olsa da yüzlerce yıl devam etmiştir. Kuran’da bu dört haram ayların hangileri olduğu belirtilmemiştir. Bunu nedeni işin özünün kavranması, her toplumda kültürlerin farklı olması ve barış isteği zamanıdır. Amaç dört ayda barışı öğrenmek, barışın faziletine ermek ve bu vesile ile on iki ayda da barış ve iyilik yapmaktır. Aydan medet ummak değil, ayda barışı ve iyiliği hakim kılmaktır. Genel olarak ise bu ayların Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep ayları olduğu öne çıkmaktadır. Bu aylardan Muharrem ayı ise yok sayılarak bazı ülkelerde üç haram ay, üç aylar olarak uygulanmıştır.
Yaşadığımız ülkenin kültürünün geçmişinde dört haram ay geleneği yoktur. Günümüzde, Dört haram ay geleneği de üç haram ay olarak sadece cami cemaati içinde uygulanmakta ibadet için vesile yapılmaktadır. On iki ayda iyilik yapmak, savaştan ve kötülükten uzak durmak esastır. Toplumlar on iki ayda barışı yapamıyorlarsa o zaman dört ayları vesile yaparak barışa adım atabilirler. Savaş ancak savunma sınırları içinde meşrudur.
Hz. Muhammed mecbur kaldığı savunma savaşı yapmıştır. Başka ülkelere savaş açmamış, başka kabilelere savaş açmamış ve barışı temel değer olarak yaşamının her zamanında uygulamaya çalışmıştır.
Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. Eskimez din işte budur. Artık o aylar içinde benliklerinize zulmetmeyin. Müşrikler sizinle nasıl topyekün savaşıyorlarsa siz de onlarla topyekün savaşın. Şunu bilin ki, Allah, takva sahipleriyle beraberdir. Tevbe-36
Tevbe-36’nın geniş açıklaması ise şöyledir. Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Her ayı aynı ve her ayı haram bilmeniz sürekli olan dinin değişmezidir. Siz haram aylarda kurallara uyarak savaştan çekiniyorsunuz. Müşrikler ise dört ayı haram kabul ettikleri halde bile kendi ahitlerine uymuyorlar ve size topyekün savaş ilan ediyorlar. Artık o dört aylar içinde size yapılan savaşlara cevap vermeyerek benliklerinize zulmetmeyin. Müşrikler sizinle nasıl topyekün savaşıyorlarsa siz de onlarla topyekün savaşın ve kendinizi koruyun. Şunu bilin ki, Allah, takva sahipleriyle yani faydalı işler yapan ve doğruluktan ayrılmayanlar ile beraberdir. Tevbe-36
Haram ayları ertelemek, küfürde bir artırmadır ki, onunla inkâr edenler saptırılır. Onu bir yıl helal sayarlar, bir yıl haramlaştırırlar ki, Allah’ın yasakladığının sayısını denkleştirip Allah’ın haram kıldığını helalleştirsinler. Amellerinin kötülüğü kendilerine süslü gösterilmiştir. Allah, küfre batan bir topluluğu iyiye ve güzele kılavuzlamaz. Tevbe 37
Tevbe 37’in geniş açıklaması : Kendi kabul ettikleri Haram ayları ertelemek, onların küfürlerini çoğaltır ki, onunla bu inkârı ile ahitlerinden saparlar. Onu bir yıl (on İki ayı) helal sayarlar, bir yıl (on İki ayı) haramlaştırırlar ki, onların amacı Allah’ın on iki ay yani bir yıl yasakladığının sayısını denkleştirip Allah’ın haram kıldığını helal yapmaktır. Onların nefisleri, amellerinin kötülüğünü kendilerine süslü gösterir. Allah, küfre batan bir topluluğu iyiye ve güzele kılavuzlamaz. Tevbe-37
O haram aylar çıktığında artık müşrikleri, kendilerini bulduğunuz yerde öldürün. Yakalayın onları, kuşatın onları, tüm geçit noktalarını tıkayın onların. Bunun ardından tövbe eder, namazı/duayı yerine getirir, zekâtı verirlerse, yollarını açın onların. Kesin olan şu ki, Allah Gafûr’dur, Rahîm’dir. Tevbe-5
Tevbe 5 geniş açıklaması : O haram aylar çıktığında artık müşrikleri, sizi öldürmek isteyenleri size saldırdıkları yerde öldürün, burası haç esnasında olsa da. Bunun sınırları . Mescid-i Haram’da, onlar sizinle çarpışmaya girinceye kadar siz de onlarla çarpışmaya girmeyin.…(Bakara-191) ve sakın …Ama haksız yere saldırmayın/çarpışmada zulme sapmayın….(Bakara 190) Yakalayın onları, kuşatın onları, tüm geçit noktalarını tıkayın yani ..size yaptığı size saldırdığı şekilde ve ölçüde saldırın..(Bakra-194). Bunun ardından Tevbe 7 ayetindeki gibi tövbe eder, anlaşma yaparak ahitte bulunur ve bu dört haram ay ahitine uyarlarsa yollarını açın onların. Kesin olan şu ki, Allah Gafûr’dur, Rahîm’dir. Yani iyiliği korumak ve affedici olmak esas amaçtır. …Unutmayın Fitne/baskı ve bozgunculuk, öldürmekten daha kötüdür.(Bakara-191) Tevbe-5
İbrahim Resul zamanı
Hz. Halil İbrâhim resulden sonra kargaşa, savaş, hırsızlık ve yağma sorunlarına karşı kabileler bir araya gelmiş ara çözüm olarak dört ayda barış olması kararı almışlardır. Kabileler Yüce Tanrı’nın huzurunda ve Yüce Tanrı üzerine yemin ederek sözleşmişlerdir. Bu sözleşme zamanla gelenek haline gelmiştir. Zaman zaman bu kurala uyulmuş, zaman zaman da bu kuralı ihlal edenler çıkmıştır.
Barışa adım atmak, dört ay da olsa barışı öğrenmek on iki ayda barışın olması için büyük bir adımdır. Dört ay barışı öğrenen ve faziletinin farkına varan oniki ayda da barış yapar. Tabi bu fazileti idrak edemeyenler ise bu sözleşmeyi delmek veya arkasından dolanmak için çokça uğraşlarda bulunmuşlardır. Bunların başında ise güneş takviminden ay takvimine geçerek haram ayların gün sayısını düşürmüşlerdir.
Diyanet İşleri Kuran Meali açıklama kısmından…
“Câhiliye dönemi Arapları da yılın dört ayını kutsal sayarlar, bu inanışa saygının bir işareti olarak savaştan ve her türlü saldırıdan kaçınırlardı. Zilkade, zilhicce, muharrem ve recebden oluşan bu aylar haram aylar (el-eşhürü’l-hurum) diye anılırdı. Bununla birlikte bazı kabileler bu dört aya bir dört daha ekleyerek sekiz ayı haram sayarken, diğer bazıları aylar arasında fark gözetmiyordu. Aynı şekilde, belirli kabileler arasında yaşayan hıristiyanlar da haram ayların saygınlığını kabul etmiyorlardı. Bu anlayışı benimseyenlerin haram aylarla ilgili bir taahhütleri olmadığından, diğer kabileler onlara karşı dikkatli davranmak zorundaydı. Her türlü çatışmanın haram sayıldığı bu aylarda meydana gelen savaşlara, dinî yasaklar çiğnendiği için “ficâr savaşları” denmiştir.
Câhiliye dönemi Araplar’ının bir kısmı geçimlerini soygunculuk, çapulculuk, yağma ve talan ile sağladığı gibi, aralarında kan davaları ve iç savaşlar da eksik olmuyordu. Bu sebeple haram ayların kurallarına uymakta zorlanıyorlardı. Zira on bir, on iki ve birinci aylar olan zilkade, zilhicce, muharrem peş peşe geldiğinden üç ay süresince bu aylarla ilgili yasaklara uymak oldukça güç geliyordu. Ayrıca, kamerî takvimde aylar güneş takvimine göre bir önceki yıldakinden on bir gün önce geldiği için, zilhiccenin belirli günlerinde yapılan hac merasiminin değişik mevsimlere rastlaması çıkarlarına uygun düşmüyor; haccı havanın mutedil ve ticarî ortamın müsait olduğu gün veya aylarda yapmak istiyorlardı. Bunu sağlayabilmek için de her altı ayda bir hafta olmak üzere iki yılda bir ay kazanmaya çalışarak o yılı on üç aya çıkarıyorlar, haram aylardan üçünün peş peşe gelmesini önlemek amacıyla da söz konusu dört haftayı ikinci yılın sonuna ekleyip o yılı on üç ay olarak kabul ediyorlardı. Böylece muharrem ayı safer ayının yerine kaydırılmış, dolayısıyla bütün aylar bulunmaları gereken yerden bir ay geriye atılarak haram ayların yerleri değiştirilmiş oluyordu. Bazan da savaş günlerinde meselâ receb ayı girerse onu helâl sayıp haramlığı şâban ayına, savaş muharrem ayına denk gelirse haramlığı safer ayına tehir ediyorlar, böylece o yıl muharrem ve receb yerine şâban ve safer ayları haram aylardan sayılmış ve haram ayların sıralaması değişmiş oluyordu. Bu uygulamaya, erteleme anlamına gelmek üzere nesî’ deniyordu (Hüseyin Algül, “Haram Aylar”, DİA, XVI, 105). (1)
Muhammed Resul zamanı
Hz. Muhammed Yüce Tanrı’nın kelamını Hira mağarasında Kadir gecesinden sonra anlatmaya başlayınca Mekke’nin yöneticilerinin çoğu karşı geldiler. Hz. Muhammed’in yaktığı meşaleyi söndürmek için önce iftiralar attılar, taşlar attılar, kötü sözler söylediler. Daha sonra Muhammed taraftarlarını Mekke’nin dışına sürerek onlarla alışverişi kestiler, konuşmaya son verdiler. Bu da yetmedi Muhammed taraftarlarına işkenceler yaptılar ve öldürmeye başladılar. Kuranda Müşrikler diye adlandırılan ve Kabe üzerinden sömürü dini oluşturanlar Muhammedi olanları öldürmeye başlayınca Hz. Muhammed taraftarlarını Habeşistan ve Medine’ye göç etmelerini sağladı ve kendi de Mekke’den Medine’ye göç etti. Medine’de Hz. Muhammed’i evinde öldürmeye çalıştılar ve sonra Mekke’den Medine’ye giden Muhammed’in peşine suikastçılar taktılar. Süfyaniler Muhammedileri yok etmek için Bedir, Uhud ve Hendek savaşları yaptılar.
Hz. Muhammed binlerce yıllık geleneğe sığınarak Müşriklere dört haram ayda barışa uymaları çağrısı yapmış ve Mekke’de haç ibadetlerini yapmaları için çağrıda bulunmuştur. Müşrikler kendi kuralları olan dört haram ayda bile Muhammedileri yok etmek için her türlü zulmü yapmış ve savaşa devam etmişler ve Muhammedilerin Haç ibadetine izin vermemişlerdir.
Tevbe 36/37 ayetleri bu olayların sonucunda inmiştir. Yüce Tanrı benim katımda haram aylar on iki’dir. Siz ise bunun dört ayını haram kabul ettiğiniz halde, kendi koyduğunuz binlerce yıllık geleneğe uymuyorsunuz. Mesajını bu ayetle tekrar müşriklere hatırlatmıştır. Bu hatırlatmalara rağmen müşrikler zulme devam etmiştir. Yüce Tanrı’da Muhammedilere kendilerini koruma ve savunma izni vermiştir.
Hz. Muhammed bunu üzerine kuran ile adaletten şaşmamak üzere taraftarlarına kendilerini savunma izni vermiştir. Muhammediler Kuran ile cihat ederek müşriklere karşı kendilerini korumuşlardır.
Hazırlayan: Nihat Vural
Meal : Yaşar Nuri Öztürk
Kaynak : Ehlibeyt
(1) Diyanet İşleri Kuran Meali : (Hüseyin Algül, “Haram Aylar”, DİA, XVI, 105 alıntısı).