Şeyh Ahmet Sünusi ve Mustafa Kemal Atatürk
Şeyh Ahmet Sünusi ile Atatürk’ün arasında olan ilişkiyi ilk önce Sayın Yaşar Nuri Öztürk’ten bir televizyonda yaptığı konuşmadan duymuştum. Atatürk’ün bir tarikat evladı olduğunu, soyunda birçok tarikat öncüsünün olduğunu daha önce öğrenmiştim. Bektaşi, Mevlevi, Bayrami, Halveti, Melami, Rufai şeyhleriyle ailesinin ve kendisinin irtibatı vardı. Aynı zamanda Babası Ali Rıza Efendi Hz. Muhammed soyundan gelenlerin şeceresini tutan “Nakîbü’l Eşraf” kurumunda görevli bir memurdu. İstanbul’da bu kurumun başında olan kişi padişah karşısında hiçbir protokole tabi değildi.
Mustafa Kemal’ün tarikat öncüleri ile gönül bağı
Atatürk inanç dünyasını siyasete ve devlet yönetimine alet etmeyen ve inancın Yüce Tanrı ile kul arasında gizli olmasına inanan gerçek bir mümindi. Bu anlayışa yaşamının sonuna kadar riayet etti. İslam’ın güzel ahlak olduğunu bilen, inanç öncüleri olun yanında yer aldı, İslam’ı saltanat ve geçim aracı yapanlar ise daima karşısında yer aldı.
Günümüzde İstanbul’da bulunan Bektaşi, Mevlevi, Halveti, Melami, Rufai, Kadiri, yoluna bağlı tarikat öncüleri arasında Mustafa Kemal Atatürk ile birçok rivayet anlatılmaktadır. Ortak kanı onun İslam dünyasına yüce Tanrı tarafından yollanmış bir kişi olduğu yönündedir.
Şeyh Ahmet Sünusi Libya’da kurulmuş gönül ve aşk tarikatın en önemli Şeyhlerinden biridir. Şeyh Ahmet Sünusi’nin soyu Hz Ali ve Hz. Muhammed’e bağlıdır. Bu tarikat mensupları İtalya’ın 1911 Trablusgarp (Libya) işgaline karşı en ön safta savaşmıştır. Mustafa Kemal, Enver Paşa, Yakup Cemil, Kuşçubaşı Eşref, Ali Fethi (Okyar) gibi bazı gönüllüler bu işgale karşı çıkmak için gizlice Trablusgarp a gitmiş ve yerel halk ile mücadeleye girişmiştir. Atatürk’ün Şeyh Ahmet Sünusi ile birbirlerinin tanımasına vesile olmuştur.
Şeyh Ahmet Sünusi’nin Anadolu’ya gelişi
Şeyh Sünusi manevi kişiliği yüksek bir kişidir. Batın aleminden aldığı rüyalardan birisinde yine Hz Muhammed’i görür. Hz. Muhammed’in yanına yaklaşarak elini öpmek için ona yönelir. Hz Muhammed Sünusi’ye sol elini veriri ve şeyh onun sol elini öper.
Daha önce rüyasında Resulün sağ elini öpmüş olan Ahmet Sünusi; Hz. Muhammed’e, “Ey Allah’ın Resulü, neden sağ elini uzatmadın?” diye sorar.
Hz. Muhammed, bu soruya “Sağ elimi Anadolu’da Mustafa Kemal’e uzattım onun üzerinde” diye cevap verir. Bunu üzerine Şeyh Sünusi Libya’daki mücadeleyi bırakarak Anadolu’daki mücadeleye katılmak için Türkiye’ye gelir.
Şeyh Sünusi bu rüyayı gördüğü zaman, Mustafa Kemal de aynı anda bu rüyayı gördüğü ve Hz Muhammed’in sağ elini öptüğü bazı tarikat öncülerince anlatılmaktadır.
Yine benimde talibi olduğum Sarı Saltuk ocağının evlatlarından olan, Kurtuluş Savaşı önderlerinde ve Dersim’in ilk mebusu Mustafa Zeki Saltık’tan rivayet edilen buna benzer bir bilgiyi onun evlatlarından duymuştum.
Atatürk, Sivas kongresinden sonra Ankara’ya giderken Hacıbektaş dergahına uğrar. Bu kafilenin içindekilerden biri Mustafa Zeki Saltık’tır. Mustafa Kemal 3 gece kaldığı Hacıbektaş’ta bir gece Hacı Bektaş-ı Veli’nin türbesinin içinde kalır. Sabah olunca, Hacı Bektaş-ı Veli tarafından “Muhammed dinine hizmet etmek” için görevlendirildiği söyleyerek gördüğü rüyayı anlatır. Dergahta bulunan Ulusoylar, Babalar ve dervişlerden kendisine dua etmelerini ister. Yapılan ibadet ile Atatürk kılıç kuşanır ve kendisi bir kurtarıcı gibi uğurlanır.
Atatürk Ankara’ya ilk geldiğinde oranın valisi olan İstanbul – Eyüp’lü Şeyh Yahya Galip evlatlarından rivayet edilir. Pir Ümmi Sinan evlatlarından olan Şeyh Yahya Galip, Atatürk’ün en yakınında bulunan dostlarından biridir ve tüm devrimlere canı pahasına destek vermiştir. Atatürk Dolmabahçe sarayında 10 Kasım 1938 yılında gözlerini yumduğunda, onun cenaze duasını yedi kişi ile yerine getiren kişidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi kişiliği, İslam ve vatana yaptığı hizmetler ailede daima anlatılır.
Şeyh Senusu gibi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurtuluş savaşına ve devrimlere tam tam destek veren tarikat öncüleri devlet katında yeterli desteği bulamamışlardır. Zira Millet Meclisi’nde ve devlet kadroları içinde saltanatçı din anlayışla yetişmiş kişilerin engelleri ile karşılaşmışlardır.
Şeyh Ahmet Sünusi’nin Milli Mücadeleye hizmetleri
Atatürk, o sırada Bursa’da bulunan ve kurtuluş savaşına katılmak isteyen Ahmet Sünusi’ye bir mektup yazarak onu Ankara’ya davet etmiştir: Bu olay tarihçi Sinan Meydan’ın yazısında aşağıdaki gibi anlatılmaktadır.
“Şeyh Sünusi Hazretlerinin milli mücahadelere yardım hususunda gösterdikleri hissiyata şükran arz eyleriz. Hilafet makamının fiilen işgali karşısında Şeyh Hazretlerinin duydukları infial hissinin İslam alemine tebliği pek ziyade lazım ve faydalı olacaktır. Bu konuda icab eden görüşünüzü ayrıca arz ederiz. Şeyh Hazretlerinin Ankara’da bulunmalarını arz ederiz…”
15 Kasım 1920’de Ankara’ya gelen Şeyh Ahmet Sünusi onuruna Atatürk, 23 Kasım’da Meclis’te bir yemek vermiştir.
Ahmet Sünusi, burada yaptığı konuşmada: “İslamiyetin yok olmasının muhakkak görüleceği bir halin meydana çıkması üzerine Müslümanların ümitleri kesildiği bir sırada Mustafa Kemal Paşa Hazretleri, arkadaşlarıyla beraber din uğruna savaşmaya başladılar. Ve siz de beraber savaştınız, cihat ettiniz. Bu hizmet bütün İslam aleminin devamına, İslam aleminin kurtuluşuna ait mukaddes bir vazifedir” demiştir.
Atatürk, cevabi konuşmasında Sünusilerden ve Şeyh Ahmet Sünusi’den şu övgü dolu sözlerle söz etmiştir:
“Sünusi teşkilatı diğer teşkilatlar gibi sadece bir tarikat değildir; bu tarikat insanlığı İslamiyetin saadet yolunda yürütmeye yönelik esaslı bir teşkilattır. Bu gece huzurlarıyla müşerref olduğumuz zat, İslam aleminde büyük bir esasa dayanan mukaddes bir teşkilatın başında bulunan yüce bir zattır. (…) Dolayısıyla bundan sonra kendilerinin İslam alemine yapacakları hizmetler, şimdiye kadar olan hizmetlerini taçlandıracaktır. Ve bu sayede Türkiye devletinin, bütün İslam cihanının dayanak merkezi olan Türkiye devletinin de sağlamlaştırılmasına hizmet etmiş olacaklardır. Seyid Ahmet Şerif Sünusi Hazretlerinin gelecekteki hizmetlerine şimdiden gerek şahsım ve gerek TBMM namına teşekkür arz eylerim.”
Nihat Vural
Tarih 05/02/2017
22 bin kişinin anadoluya gelmesi o zamanın savaş ve işgal şartlarında imkansız gibi geliyor. Beyin çobandır. Azalar çobana uymazsa o zaman kurt yer. Süreç bu şekilde işlemiş Akıl, beyin yani baş İslam ve vatanı kurtarmış, azalar ise bir kısmı zamanla Anadolu’yu örnek alarak bağımsızlıklarına kavuşmuş, kir kısmı ise gelişime, medeniyete kapalı olup, İslam’ın özüne dönmediği için işgalcilerin tuzağına düşmüş ve çağın gerisinde kalmışlardır.
Şeyh Ahmet sunüsi Libya müdafasını bırakıp İstanbulun kurtuluşu için gelmiştir.
Soranlara beyin ölürse azalar sakat kalır diye Libya müdafasını bırakıp beynin kurtuluşu için 22 bin mürüdiyle gelmiştir fakat beyin azaları reddeder kendisine başka azalar bulunca azalar ortalıkta kalır ortalıkta kalan azalar çakallar tarafından yenir